Oğulların dünyayı keşfetme çabası. Bir taraf sağduyuyu ve töreyi temsil ederken, diğer taraf bütün töre ve gelenekleri yok sayma mücadelesini temsil ediyor.

“Bende gördüğün her şey babamla başlar.”

Yusuf Atılgan – Aylak Adam

Konusu

Babalar ve Oğullar (1862), geleneksellik ve bireysellik çatışmasını gösterme çabasıyla da açıklanabilir. Kitapta şöyle bir söz geçiyor: “…O adam dumanı tüten kulübesinde yaşarken, benim üstümde otlar bitecek…” Bireysellik burada tek başına kalmış bireyin umutsuzluğu.

Genç ve yaşlı kuşak arasındaki çatışmada yaşlı kuşak; tutucu düşünceleri savunurken, genç kuşak; geçmişten bağımsız, yeni, kendilerine ait düşünceler öne sürüyor.

“Babalar ve Oğullar hem aile romanıdır hem de siyasal, kültürel, ideolojik çatışmanın öne çıkarılarak tartışıldığı yeni bir biçimdir. Turgenyev’in bu kuşaklararası tartışma romanının keşfinin kabuğu da değişik görüşlerden kişileri bir arada tutan bir aile evidir.” 

Orhan Pamuk

“Babalar ve Oğullar” Rus edebiyatının ilk modern roman örneği kabul edilir ve Batı dünyasında şöhret kazanan ilk Rus edebiyat çalışmasıdır aynı zamanda. Sonrasında da 19. yüzyıl Rus edebiyatı, tarihe altın çağ olarak geçmiş ve o devrin toplumsal ve siyasi koşullarına bağlı olarak gelişmiş.

Romanın Rusça adı «Отцы и дети»; Otcy i deti‘nin birebir anlamı “Babalar ve Çocuklar”; ama Türkçeye “Babalar ve Oğullar” olarak tercüme edilmiş. İki Rus jenerasyonu arasındaki artan bölünmüşlük, oğul Bazarov’un nihilist görüşleri ve eski düzen karşıtlığı ile ilk Bolşevikler”i temsil eden babasının hikayesi, romandaki baba ve oğul karakterleri olarak aktarılıyor. I. Nikola zamanında yaşamış aydın seçkinler, Turgenyev’in romanlarında “gereksiz adam” olarak işlenmiş. Gereksiz adam, 19. yy ortalarında Rus edebiyatında özel bir karakter türüne verilen isim.

Turgenyev’in 1850 yılındaki ilk romanı “Lüzumsuz Bir Adam’ın Günlüğü” kitabında yer alan baş karakter ve bu isim 20. yy’a kadar edebi karakterleri tanımlayan “lüzumsuz-gereksiz adam” sözüne yaygınlık kazandırmış. Batı tarzı eğitim nedeniyle Rusya’ya, Rus oldukları için de Avrupa’ya uyum sağlayamamış hayalci, faydasız, eyleme geçemeyen insanlar. Puşkin’in Yevgeni Onegin’i, Gonçarov’un  Oblomov’u, Dostoyevski’nin Yeraltı adamı, Raskolnikov’u, Turgenyev’in Rudin’i, Bazarov’u gibi…

Kitapta, üniforma giydiğinde kendini “soylu sınıftan” gören zihniyet (yani 1840’ların evrim taraftarı liberal babaları) ile X “sınıfları yok sayan” zihniyet (yani 1860’ların devrim yanlısı radikal oğulları) karşı karşıya geliyor.

19. yüzyılın Batısı yeni dünya düzeninin çatışmalarını yaşarken, Rusya’da oluşan akımlar mutlakiyet ve toprak köleliği üzerinden şekillenmekte. Babalar ve Oğullar’ın yazıldığı ortamda:

  • 1861 yılında serflere azatlık ilanı veriliyor.
  • Toprak reformu yasaları çıkarılıyor (Yani sözde toprak köleliği kalkıyor).
  • 1861 yılı, devrimci psikolojik havanın en yüksek olduğu yıl oluyor. Ama 1862’den itibaren başarılı bir devrim gerçekleştirme şansı azalmaya yüz tutuyor.

Rus aydını ise bunu ülke gelişiminin önünde bir engel olarak görüyor, nihilizmin doğuşu tam da bu sırada başlıyor. Yeni dünya düzeninde ortaya çıkan, bireyin aradığı “eşitlik, adalet, özgürlük” inancının karşılık bulamaması sonucunda, güvensizlik hissiyle birey, “yadsımayı-inkar etmeyi” tercih ediyor. 

Batının değer veya değersizliklerinin bunalımı böylece ilk olarak Turgenyev tarafından nihilizmle adlandırılmış. Nihilizm, öfkenin, hoşnutsuzluğun, çaresizliğin bir sonucu. Turgenyev, genç kuşak üzerinden bu anlayışı sorguluyor: “Modernite”den beslenen “nihilist oğullar” ve “babaları” arasındaki çatışmayı siyasi ve toplumsal gerçeklikler ışığında romanına yediriyor. Turgenyev bunu yaparken “babaların” değil “oğulların” yanında. Turgenyev o dönemin gerçeklerini vermeye çabaladığını, ama bunu yaparken de babalara da çattığını söylüyor. Turgenyev bir arkadaşına yazdığı mektupta şöyle demiş:

Romanım tümüyle ilerici bir sınıf olarak soylulara karşıdır. Pavel Petroviç’in, Nikolay Petroviç’in çehrelerine bakınız. Zayıflık, uyuşukluk ve dar kafalılık. Estetik duygu, konuyu daha iyi açıklığa kavuşturabilmem için, soylu sınıfın özellikle en iyi temsilcilerini -Kirsanovları- seçmeye zorladı: Kaymak böyle ise, süt nasıldır?” 

 Ivan Sergeyeviç Turgenev (Turgenyev) kimdir? (1818-1883)

Turgenyev, Rusya’da Türk kökenli olan bir yazar. Turgen kökü, Moğolca ‘hızlı,  acele eden’  anlamında. Bugünkü Sibirya Türk ağızlarında da aynı anlamda kullanılır. Turgen lakabı büyük ihtimalle,  bu adı taşıyanın -çabuk öfkelenen, hırslı-karakteri ile ilgili söylenmiş. Meşhur Rus yazarı İvan Sergeyeviç Turgenyev bu nesilden.

Turgenyev, zengin bir ailenin oğlu. Petersburg Üniversitesi’nde Edebiyat Bölümü’nden mezun olmuş. 1838 yılında felsefeye olan ilgisini ilerletmek için Almanya’ya gitmiş. Hegel felsefesi ve batılılaşma akımının etkilediği Turgenyev, bu düşüncelerle Rusya’ya geri dönmüş. Özellikle annesinin kölelere karşı adaletsiz davranışlarından rahatsız olmuş. Annesi yazar olma isteğine karşı çıkınca, yine onun isteği üzerine İçişleri Bakanlığında görev yapmış. Annesinin ölümü üzerine Moskova’ya giden Turgenyev, yıllarca annesi tarafından eziyet görmüş iki bin köylüyü azâd etmiş ve çiftliğin bir kısmını da onlara bırakmış.

Zamanının çoğunu Rus gençleriyle geçirmesi, onlara referans mektupları hazırlaması, maddi destekte bulunması, eserlerini okuması Turgenyev’in “Rus Entellektüellerinin Büyükelçisi” sıfatıyla adlandırılmasına neden olmuş. Dış dünyaya Rus edebiyatını tanıtmış, Rus yazarların eserlerine önsözler yazıp Puşkin, Gogol gibi yazarların çevirilerini yapmış. Babalar ve Oğullar eseri, Rus edebiyatının Avrupa’ya yayılmasını sağlamış. Ama Rusya’da o dönemlerde iki ayrı görüş mevcut:

Slavcılık – Batıcılık karşıtlığı 

19. yüzyılın ilk yarısında Rusya’nın geleceği, Slavcılık ve Batıcılık çerçevesinde tartışılıyor. Slavcılar ülkenin gelişimi için ulusal değerlere sahip çıkılmasını savunurken, Batıcılar; batının kültür ve birikiminin benimsenmesi gerektiğini savunuyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise düşünsel hareketler keskinleşiyor,  mutlakıyete karşı savaş ilan ediliyor ve Rus nihilizminin temelleri atılıyor. Rus nihilizmi genel olarak Avrupa etkileri taşıyor, ancak ülkenin toplumsal-politik koşullarına bağlı olarak kendine özgü bir gelişim göstermekte.

Peki Nihilizm nedir?

Nihilizm, kelime anlamı olarak hiçlik demek. Kökeni antik Yunan’dan Gorgias’a (M.Ö. 375) kadar geri götürülebilir. Gorgias demiş ki: “Hiçbir şey yoktur, varsa bile bilinemez, bilinse bile başkalarına aktarılamaz”. Nihilizm terimi ilk kez eleştirici bir anlamda Alman filozofu Jacobi tarafından filozof Fichte’ye yazdığı mektupta kullanılıyor. Jacobi, dini ortadan kaldırma yönündeki eğilimleri, nihilizm olarak tanımlıyor. 

Nihilizm, Schopenhauer’in etkisiyle yaygınlaşıyor ve Nietzsche ile beraber felsefi bir değer kazanıyor. Nihilizmin kuramcısı kabul edilen Nietzsche’ye göre, nihilizmin kökleri Hıristiyan ahlak yorumunda saklı. Nietzsche’ye göre, Hıristiyanlık kurgusal bir dünya yaratmış, her şeyi kurguya bağlamış ve bu sahte kurguyla insanlar bilmedikleri bir hiçliğe batmışlar. Nihilizmin önde gelen temsilcilerinden Heidegger, Nietzsche’yi takip ederek nihilizmin tarih sahnesine aktif ve pasif olarak iki biçimde çıktığını söylüyor: 

  • Pasif nihilizm pesimist, sosyal gelişmeyi reddeder ve geçmişe yönelir. 
  • Aktif nihilizm ise eski sosyal ve ideolojik formları reddeder ve geleceğe yönelir. Her iki nihilizm türünün ortak özelliği ise bugünü yadsımaları.

Nihilizm Avrupa’da, toplumsal ve teknolojik ilerlemenin insan düşüncesinde yarattığı boşlukla bağlantılı olarak gelişmiş. Yani Avrupa nihilizminin temellerini oluşturan nedenler: 

  • Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmeler, 
  • Hıristiyan ahlak anlayışı temellerindeki sarsılmalar, 
  • Dinin insanın hayatı sorgulamasındaki emredici gücünü kaybetmesi.

Tüm bunların ortaya çıkmasının nedeni ise Fransız devrimi ile başlayan süreçte eşit, adaletli, yeni bir dünyanın kurulacağına olan inancın hayal kırıklığı ile sonlanması. Bu hayal kırıklığı insan bilincinde bir güvensizlik yaratıyor ve insan kaçışçı bir çözüm olarak yadsımayı seçiyor. Bu bağlamda nihilizm kızgınlığın, nefretin, çaresizliğin, hayal kırıklığının, teslimiyetin, kayıtsızlığın ve can sıkıntısının bir sonucu. Bu, var olanı reddeden, ancak bunu düzeltmek için teklif getiremeyen ve böylece hem dış dünyayı hem de kendi kendini tahrip etme süreci içine giren bir insanın tutumu.

Avrupa’da nihilizm; insanın içinde bulunduğu duruma tepkisi sonucu, daha çok felsefi olarak gelişmiş.

Rusya’da nihilizm; siyasi-toplumsal nihilizm olarak kendini göstermiş.

Rusya’da nihilizmin geniş yer bulmasının nedeni; aydın sınıfın içinde “raznoçintsı” olarak adlandırılan farklı toplum katmanlarından gelen, geçimlerini çalışarak sağlayan, eğitim görmüş bir grubun ortaya çıkması.

Nihilizm terimi –Turgenyev’le yaygınlık kazanmadan önce- Rusya’da ilk olarak 1829 yılında N.Nadejdin’in “Nihilist Topluluğu” adlı çalışmasında “boşluk”, “cehalet” sözcükleriyle eş anlamlı olarak kullanılmış. Babalar ve Oğullar’da nihilist; hiçbir otoriteye boyun eğmeyen, inanca dair hiçbir ilkeyi kabul etmeyen kişi olarak tanımlanıyor. Nihilizm sözcüğü başlangıçta bir sövgü niteliği taşımıyor. Yalnızca her türlü yerleşik otoriteyi radikal bir biçimde reddetmek, akla uygun kanıtlarla savunulmayan hiç bir şeyi kabul etmemek anlamına geliyor.

Turgenyev eserin yayınlanmasından sonra eserde yer alan nihilizm konusuna dair şöyle yazmış: “Bu sözcük ne sitem ne de hakaret amacıyla kullanılmıştır, yalnızca tarihsel bir olgu olarak ortaya çıkan düşüncenin tam ve yerinde bir ifadesi olarak kullanılmıştır.”

Rusya’da nihilizmin geniş yaygınlık kazanmasının nedeni üç temele dayanır:

  1. Birinci neden, hükümetin gelişen devrimci hareketler karşısında aldığı sıkı tedbirlerin, işkencelerin insan onurunu yok etmesi ve bu durumun devrimci terörü başlatması. 
  2. İkinci neden, kapitalist ilişkilerin gelişmeye başlaması ile var olan düzenin mümkün olduğunca çabuk tasfiyesinin istenmesi. 
  3. Üçüncü ve en anlamlı olan subjektif neden, Rus soylularının vicdan sorunu. Hastalıklı vicdanlarını rahatlatmak için devrim istemeleri, raznoçintsı grubunun yaşadıklarının karşılığı olarak isyan etmesi ve en önemlisi tüm insanlığı kapsayan genel bir mutluluk ve adaleti hayal eden devrimci düşüncenin 1860-70’li yıllar Rusya’sındaki tipik varlığı.

Bazarov (Babalar ve Oğullar’ın ana karakteri): Feodalizme karşı olup, eski düzenin tüm değerlerini yıkmak arzusuyla nihilizme yönelen hırçın, asi evlat. Bir yandan da eğitimli, kültürlü, onurlu, okumuş, duygusal. Her ne kadar Dostoyevski Bazarov için “uydurma bir kişi” demişse de; Turgenyev, Bazarov’u tanıdığı bir köy doktorundan esinlenerek yazmış. Ancak Bazarov Nietzsche’nin üst insanı olma yolunda kalıyor: 

  1. Üst insan yolundaki ilk aşama olan (değerden düşmüş değerlerle yüklü) deve aşamasını geçiyor; 
  2. Ağır gelen yükleri bırakarak aslan aşamasına geliyor. Yeni değer yaratamasa da yeni değerler için özgürlük alanına sahip oluyor. 
  3. Çocuk aşamasına ise tam olarak atlayamıyor. Bu aşamada hem kendine hem hayata evet demesi gerekirken yarım kalıyor. Üst insana geçemiyor. 

Bazarov Rusya’da devletin, kilisenin ve ailenin otoritesini inkar edip, yadsıyıp anarşist bir hareket içine girerek nihilist düşüncelerini var ediyor. Turgenyev’in idealize ettiğini sandığı insan tipi, Rus halkının boş inançlarını ve cehaletini; soylu kesimin kofluğunu ve züppeliğini teşhir ediyor; slavseverleri de kızdırıyor.

Bazarov tiplemesi sevilmemiş; muhafazakârlara fazla yıkıcı, radikallere fazla karikatürize gelmiş. Turgenyev buna karşılık: “Bazarov benim sevgili çocuğumdur, bu akıllı, bu kahraman kişi, bir karikatür olabilir mi? O iliklerine kadar demokrat, dürüst ve gerçekçidir (…) Romanım tümüyle …. soylulara karşıdır” der. Turgenyev, romana müdahildir ve Turgenyev romanda Bazarov’dur. Bazarov’un iddiası  Turgenyev’in iddiasıdır aslında, Bazarov’un iddiasızlığı da öyle.

Nihilist karakter Bazarov, ülkenin toplumsal politik yaşamına dair önemli eleştirilerde bulunuyor; ama düşüncelerini eyleme geçirmiyor. Zaten böyle bir amacı olmadığını da açıkça dile getiriyor. Bu noktada Bazarov’un nihilizmi Rusya’da gelişen nihilizm ile ayrı özellikler taşıyor:

  • Bazarov, sosyal ve siyasal düzendeki tüm çarpıklıkları bilmesine karşın, yeni düzen kurulması konusunda faaliyette bulunmuyor. 
  • Rus nihilizmi ise her şeyden önce eski düzenin yadsınmasını istiyor ve eski geleneklerden bağımsız, yeni bir düzeni savunuyor. Bazarov, Rus nihilizminin temel ilkeleri ile çatışmasının yanı sıra kendi karakterinin iç mantığı ile de çelişkiye düşmekte. (Rusya’da gelişen politik nihilizmin rasyonalist özelliği; var olan siyasi ve toplumsal düzenin yadsınması ilkeleri ile uyuşsa da yeni düzen ve yeni insan tipi ilkeleri ile uyuşmuyor.) Ancak Turgenyev eserde nihilizmi betimlerken eleştirel bir amaç gütmemiş, oradaki nihilizm bireysel boyutta.   

Turgenyev’in Bazarov nezdinde yarattığı idealist genç devrimci tiplemesi, roman boyunca, ilerici bir portre çizer; fakat bununla beraber aynı karakter, ”halkla ilişki kuramayan, köylüler tarafından alaya alınan, aşka inanmadığı halde aşk acılarıyla kıvranan” birisi –ve bu anlamda tam bir çelişkiler yumağı. 

Bazarov, geleneksel ne varsa hepsini tamamen reddettiği için ötekileştirilmiş. Bazarov, bu haliyle Rusya’nın geleceği için gerekli olmadığını anladığı zaman “öteki” olmanın ağırlığını taşıyamaz ve mücadeleden vazgeçer, bir nevi bilinçli olarak tifüs mikrobunu bedenine kabul eder ve böylece o da ölmeyi tercih edenler grubuna dâhil olur.

Dostoyevski ise “Ecinniler” eserinde nihilizmin en keskin eleştirisini yapar. Dostoyevski’ye göre nihilizm inançsızlığın bir sonucu. Ecinniler eserinde nihilizm; bireysellikten sıyrılır, kötülüğe bulanmış, örgütlü bir topluluğun düşünce yapısı olarak ortaya çıkar. İnançsızlık ise kötülük ve yıkımdan başka bir şey getirmez.

Dostoyevski Ecinniler’de; ateizme, nihilizme ve sosyalizme karşı Rusya’nın kurtuluşunun Rus Ortodoksluğunda olduğuna ilişkin görüşlerini ifade eder ve başta Turgenyev olmak üzere batıcı aydınları karikatürize etme fırsatını da bulur.

Oysa Dostoyevski, Turgenyev’i ilk tanıdığı zamanlarda kardeşine yazdığı mektupta şöyle der Turgenyev için: “Ne adam, ne adam kardeşim! …. Yetenekli bir ozan, bir aristokrat, yakışıklı, zengin, zeki ve kültürlü bir oğlan. Öyle sanıyorum ki doğa ondan hiçbir şeyi esirgememiş. Üstelik hayran olunacak son derece dürüst bir karakteri var.” Ama aradan zaman geçtikten sonra Dostoyevski, ömrünün son döneminde yayımladığı Bir Yazarın Günlüğü’nde Turgenyev için ‘kısa parmaklı, iri gövdeli, durumunu koruyabilmek için nükteler savuran içi geçmiş beyzade’ olarak bahsetmiş ve onu ‘hiç bir zaman sevmediğini’ yazmış. Ancak sonradan, Puşkin’in ölüm yıldönümündeki Dostoyevski’nin müthiş konuşmasında, Turgenyev gözlerinde yaşlarla onu candan kutlamış. Biri, ruhu asla huzur bulmayan, aklın ve duyguların sınırındaki Dostoyevski; diğeri hep makul ve mantıklı olmuş Turgenyev; her açıdan birbirine zıt iki karakter. Dostoyevski dünyanın geleceğini Rusya’nın yeniden doğuşunda gören bir Slavcı; Turgenyev’se Batı uygarlığına hayran bir rasyonel. Aynen bizdeki aydınların düştüğü doğu-batı çekişmesi gibi.

Turgenyev, Dostoyevski’nin şöhretini ömrü boyunca gaspetmiştir.” 

S.Zweig

Ancak Dostoyevski, Turgenyev’den epey etkilenmiş. Çünkü hem Delikanlı hem de Karamazov Kardeşler  kitaplarının adları, Babalar ve Oğullar olsaydı hiç de garip durmazdı.

Dostoyevski, Turgenyev’in sahip olduğu ünü ve serveti öylesine kıskanmış ki bu takıntısını Yer Altından Notlar’ına ”karikatürleştirilmiş bir Turgenyev portresi biçiminde” yansıtmış. Orada: “Siz yer üzerinde işlerinizin meyvesini toplarken, ben ölmeden girdiğim mezardayım, bilinçli bir şekilde karakter yaratıyorum” der. Aynı zamanda nihilizmin, dönemin gençleri arasında yaygınlaşmasını Babalar ve Oğullar romanına bağlayan ve bundan Turgenyev’i sorumlu tutan Dostoyevski’nin, Ecinniler’de kendini beğenmiş Avrupalı bir Rus olan, bilim adamı ve aydın Karmazinov karakterini, hakikatte de eleştirdiği Turgenyev’e tepki olarak yarattığı söylenebilir. Hatta Karamazov Kardeşler’deki ortanca oğul İvan, İvan Turgenyev’e de göndermeyle, Petro reformlarıyla varlık bulan Batıcılardır.

Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ında (1862) Nihilizm;  her türlü otoriteye başkaldırı, yaşama karşı materyalist ve pozitivist yaklaşım özellikleri ön plana çıkarılırken; Dostoyevski’nin Suç ve Ceza (1866), Budala(1868), Ecinniler (1872) Karamazov Kardeşler (1881) romanlarında yoğun olarak ateist yönüyle tartışmaya açılmış.

Bir de Dostoyevski, Turgenyev’in yaptığı müzik göndermelerinden de hoşlanmamış. Babalar ve Oğullar’da  Arkadiy’nin babası Schubert çalar; Katya, Mozart’ın C minör Fantasia’sını çalar: Turgenyev’in bu ayrıntılı müzik göndermeleri, düşmanı Dostoyevski’yi delicesine kızdıran bir şey olmuş.

Turgenyev, Rus devrimini daha altmış yıl önceden sezerek, kitabında neyin gelmekte olduğunu anlatmış. Ne yazık ki, Bazarov’un rasyonel akıl yoluyla duyguları tamamen küçümseyerek ve toptan yok sayarak kurmaya çalıştığı mantık, sağlam bir mantık değil. Vladimir Nabokov diyor ki, “Turgenyev’in doğası ile sanatının ortak bir güçsüzlüğü vardı; erkek roman kişilerinin, onlar için kurduğu varoluş durumu içerisinde yengiye ulaşmalarını (kazanmalarını) sağlayamıyordu.”. En sonunda Bazarov, bilimsel çalışmaları uğruna hayata veda ediyor…

Kitapta Arkadiy’in amcası Pavel Petroviç, Bazarov’a diyor ki: “Eskiden birkaç Alman vardı şu alanda, bu alanda… Schiller, sözgelişi Goethe….. Ama şimdilerde sadece kimyacı ve materyalist çıkarıyorlar.” Bazarov: “İyi bir kimyacı 20 kez daha yararlıdır bir ozandan” diyor. Arkadiy okuması için babasına Puşkin yerine o dönemde çok okunan Alman yazar Büchner’in Madde ve Kuvvet kitabını veriyor. Ama en sonunda gelen Alman doktor da onu iyileştiremiyor.

Sonuç olarak: Roman boyunca çatışan kişiler, her iki yanda da törpüleniyor. Örn: Bazarov’un dini törene razı olması, Pavel’in kardeşi Nikolay’ın evlenmesine razı olması, nedir ki o sınıf ayrılıkları demesi gibi… Bu hem bir uzlaşma hem de zamanın kaçınılmaz etkisi olabilir.

  • Zamanının Gerçekçilik okuluna bağlı Turgenyev, bu romanla 19. yy Rusya’sından böyle bir kesit vermek istemiş. Turgenyev’in gözlem ve sezgileri ile yakalayabildiği devrimci genç prototipi, gerçekten de yarım yüzyıl sonra Rusya’nın kaderini etkilemiş.
  • Romanda gerçek kazananlar; ayrı kuşaklardan olan ve yaşamın akışına boyun eğen baba Nikolay Kirsanov, oğul Arkadiy ve onun aşkı Katya. Bunun aksine Pavel, Bazarov ve sevdiği kadın Odintsova yaşamın akışına uymayanlardan. İdeolojik rakipler, Bazarov ve Pavel Kirsanov, bir yere ait olmayan karakterler ve ikisi de sonunda yalnız kalıyor. 
  • Bazarov’un aksine Arkadiy, insanların ölümün ve yaşamın gücünü kabul etmeleri gerektiğini idrak eder. O halde mesele Babalar ve oğullar değil, boyun eğme ve başkaldırma arasındaki karşıtlık. Ait olmayan yerilir, ait olan başarılı olur.

Bir Öneri: Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı? kitabı. Çernişevski radikal demokrat, Turgenyev muhafazakar liberal; ikisi de iki farklı görüşte ve Çernişevski,  Turgenyev’in  nihilist  tiplerinin  karşısına  antitez  olarak  kendi yarattığı “yeni insanlar”ı konumlandırmış. Bazarov kitapta “Gök gürlediği zaman halk İlyas Peygamber arabayla dolaşıyor der. Öyleyse ben ne yapmalıyım? Halk böyle diyor diye bunu kabul mü etmeliyim?” diye soruyor. Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı?” (1863) adlı romanı bu sorunun cevabı yerine yazılmış. “Babalar ve Oğullar”a yanıt niteliğinde. Her şeyi soran ve tartışmaya açan bir içeriği var  (Dönemin Rus gençliğinin buhranlarını ve bunların çözümü için neler yapmaları gerektiğini anlatıyor. Rus devrimine zemin olmuş. Hem çok eleştirilmiş hem çok sevilmiş. Düşünce insanlarının, entelektüellerin diğer insanlar üzerinde dönüştürücü etkisi olduğuna değiniliyor). Dostoyevski’ye de Ecinniler’i yazdıran kitap olduğu söyleniyor.

Bir Not: Ortalama beyin ağırlığı 1.3 – 1.4 kg ağırlığında. Einstein’ın beyni 1.4 kg. Bilinen en ağır insan beyni ise 2.02 kg ile Turgenyev’in beyni.

“…Bir mezarda gömülü yürek ne kadar ihtiraslı, ne kadar günah işlemiş, ne kadar isyancı olursa olsun, üstünde açan çiçekler bize masum gözleriyle sakin sakin bakarlar. Bu çiçekler bize yalnız sonsuz durgunluğu, umursamaz doğanın o büyük durgunluğunu anlatmazlar; onlar bize aynı zamanda, sonsuz bir uzlaşmayı, ölümsüz bir hayatı anlatırlar.

Turgenyev / Babalar ve Oğullar

Kaynaklar

  • Asiland Sinan Karaman (2017). HAKAN GÜNDAY’IN PİÇ ROMANI VE EDEBİYATIMIZDA HİÇLİK, Sosyologca, 7(13-14), 179-185.
  • Berfin Sena Yıldız (2017). Üniforma Değil Bazarov, Hece, 21(252),  113-115.
  • Birsen Karaca (2023). Edebiyatta Ötekilik Durumları, Hece, 27(314), 50-59.
  • Günay Güner (2022). KARAMAZOV KARDEŞLER’DE DERİN YAPI VE İNSANLIK DURUMLARI, Hece, 26(301), 1003-1027.
  • Güneş Sütçü (2021). N.G. Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı? Adlı Romanında “Yeni İnsan” Tipleri, RumeliDE Journal of Language and Literature Research, 21, 80-810.
  • Ivan Turgenyev (2014). Babalar ve Oğullar, Çev: Melih Cevdet Anday, Everest Yayınları, İstanbul.
  • Ivan Turgenyev (2015). Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü, Çev: Oğuz Tecimen, Notos.
  • İlkin Mehrabov (2014). Bazarov ile Raskolnikov: Rasyonel Akıl-Vicdan İkilemi ve Devrimci Sol Düşünce, Bibliotech – 20, 21, 60-65. 
  • İrfan Çevik (2022).BİR DEVİN DEVRE DIŞI HALLERİ, Hece, 26(301), 1139-1150.
  • Metin Bal. “Babalar ve Oğullar Ve Nasıl Yapmalı? Romanlarının Varoluşçu Felsefede Anlamları” konuşması (Mart 2023).
  • Nazan Coşkun Karataş (2014). RUSYA’DA NİHİLİZMİN GELİŞMESİ VE EDEBİYATA YANSIMASI, İdil, 12(3), 37-52.
  • Seher Memiş (2012).Rus Kültüründe Türk İzleri, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi, 2(1), 85-87.
  • Selva Çelik (2019). BABALAR VE OĞULLAR İLE MÂİ VE SİYAH ADLI ROMANLARIN TİPOLOJİK YÖNTEMLE KARŞILAŞTIRILMASI, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 12(66),  47-55.
  • Volkan Lütfi Pan (2021), Doğanın Başyapıtı Baba, Telmih, 6(22), 85-88.
  • https://oggito.com/icerikler/yeraltindan-notlar-i-nicin-okumaliyiz/64866  (Mart 2023)
  • https://www.cafrande.org/turgenyev-babalar-ve-ogullar/ (Mart 2023)
  • https://www.cafrande.org/turgenyevin-en-iyi-romanlarindan-biri-babalar-ve-ogullar-vladimir-nabokov/ (Mart 2023)
  • https://www.cafrande.org/dostoyevski-turgenyev-aski-ve-nefreti-suleyman-celiker/ (Mart 2023)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir