Bir ateşim yanarım külüm yok dumanım yok 
Sen yoksan mekanım belli değil zamanım yok 
Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma 
Benim senden başka sığınacak limanım yok

Ümit Yaşar Oğuzcan

Roman, İstanbul tarihi üzerine kurgulanmış polisiye bir roman.

Yazarın amacı, tarihi öğretmek değil, tarihe ilgiyi artırmak. Romanda olay, İstanbul’un 4 ayrı dönemi üzerinden anlatılıyor: Bizans, Roma, Osmanlı, Cumhuriyet. İstanbul, sadece romanının geçtiği yer değil, aynı zamanda romanın başkahramanı. 

Edebiyatın asıl amacı insan ruhunu anlamaktır.

Ahmet Ümit

İstanbul’un 2700 yıllık tarihinde Ahmet Ümit  (A.Ü.) için asıl sorun, neleri yazacağını değil,  neleri yazmayacağını belirlemek olmuş. “Benim tüm eserlerimde öne çıkacak şey bu toprakların kültürü” diyor.

İstanbul şehir kültüründe farklı din, dil, ırk ve ideolojiye sahip insanlar yan yana yaşamışlar, yaşıyorlar. İstanbul’un geçmişinde bir çeşitlilik var ve bu bazen yok sayılıyor, ötekileştiriliyor. İstanbul Hatırası; bu duruma bir tepki gibi, yok olmaya devam eden kent kültürünün bir nevi eleştirisi. 

Kitapta, İstanbul’un unutulan çok katmanlı, çok dinli, çok sesli yapısı yeniden ele alınıyor. Kitabın ilk altı bölümünde, bu şehri kuran, güzelleştiren, yakılıp yıkıldığında veya yağmalandığında İstanbul’u tekrar imâr eden kral, imparator, padişah ve mimarlar anlatılıyor. Yedinci bölümde günümüz İstanbul’u kısaca aktarılıyor. Romanda büyük bir kültür mozaiğinden yavaş yavaş parçalanarak dağılan ve bunun sonucunda da giderek renksizleşen, yavanlaşan bir İstanbul gösteriliyor. 

İstanbul’un kaderi

Odak noktası; İstanbul’un kaderi. Adeta sadece insanların değil, şehirlerin de katilleri olur demek istiyor Ahmet Ümit.

Ahmet Ümit diyor ki: “İstanbul’u anlamak için Roma çok önemli. İkisi de Roma İmparatorluğunun başkenti olmuş, ikisinde de mese var. (Mese: Orta, anayol. Devlet Yolu. Mese, iki Roma’yı birbirine bağladığı söylenen protokol yolu.) Bu, Roma’da İmparatorluk Caddesi. Bizde Divanyolu denen yol (Ordu Caddesi); Ayasofya’nın önünden Kara Surları’na kadar uzanıyor. Ayasofya ile büyük Roma Sarayı’ndan başlıyor, bir uzantısı Aksaray’da ayrılıyor, Porta Aura’ya Yedikule’ye, diğeri Bayrampaşa’ya doğru gidiyor. Burada forumlar var: Konstantin Sütunu (Çemberlitaş), Aksaray’da Bovis Forumu (Öküz Forumu)… Bu gözle baktığında bir Roma kentinde yaşadığını farkediyorsun. İki şehirde de sarayın yakınında Hipodrom var. Roma’yı gördükten sonra İstanbul’u daha iyi anlamaya başladım.”

Yedi sayısı

Romanın kurgusu Yedi (7) sayısına endeksli. Yedi bölümden oluşan romanın kurgusu yedi günde, yedi simge üzerinden işlenen yedi ayrı cinayet üzerine ilerliyor, sanki İstanbul’un yedi tepesine de bir nevi gönderme yapılıyor. Necdet Denizel’in evindeki duvardaki gravürler de yedi tane. Yedi rakamı birçok kültürde önemli: Göğün yedi katı, Kabe etrafında yedi defa dönmek, imparatorun yedi muhafızı, Türklerde yedi uruk (boy) vb. (Ayrıca Umberto Eco’nun Gülün Adı romanı da günün yedi farklı zamanında işlenen yedi cinayeti anlatıyor) Ahmet Ümit diyor ki: “7 rakamı tamamlanmışlığı ifade ediyor. Çocuk 7 aylık doğabiliyor, dünyanın etrafı 7 defa dönülüyor gibi (mitolojide)”.

İstanbul, 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti oldu ve Ahmet Ümit, bir nevi İstanbul’a olan borcunu ödeyebilme düşüncesiyle, bu yılda basılabilmesi için,  kitabı 20 ayda yazıp 2010’da yayımladı. 

… Burası (yani İstanbul) benim en sevdiğim şehir ve bu şehre bir vefa borcum var. Onu ödemem lazım. Bu şehir çok şey vermiştir bana. Pek çok insandan daha çok şey vermiştir. Beni ben yapmıştır. Hayatı öğretmiştir, yazar yapmıştır. İkincisi, İstanbul dünyanın en güzel şehri. En derin kültüre sahip olan şehri.

Ahmet Ümit

Kitabın adı neden İstanbul Hatırası? Ahmet Ümit’e göre:

  • Bu adda bir oyun var. Eskiden fotoğrafların fonu olan İstanbul Hatırası yazısı gibi algılanıyor, ama öyle değil. Burada hatıradan kastım “yadigâr”. Kahramanlarımın İstanbul’a “Sana kendimizi adıyoruz” demesi. Bunu okur ancak, kitabın sonunu okuduğunda anlayacak.”

İstanbul Hatırası’ndaki adamlar çaresiz, öldürmeyi de sevmiyorlar. Ancak İstanbul’u cinayetlerle ya da politik kararlarla kurtarmanız mümkün değil. Şehrin güzelleşebilmesi için kültürün değişmesi gerekli. Yeniden İstanbulluluk bilinci yaratılmalı. Burada yaşayan herkes, şehri bir kültür merkezi olarak algıladığı zaman, şehir de kurtulacaktır.”

Tarihi Yerler

Kitapta adı geçen tarihi yerler ve ilgili sikkeler sırasıyla:

  1. Poseidon Tapınağı (Sarayburnu: şehrin kurulduğu ilk yer – Atatürk Heykeli’nin olduğu yer) –  Kral Byzas sikkesi. 

İstanbul’un, M.Ö. 660 yıllarında Orta Yunanistan’ın Megara kentinden gelen göçmenler ile başlarında bulunan Kral Byzas tarafından kurulmuş olduğu biliniyor.

  1. Konstantin Sütunu (Çemberlitaş Meydanı) –  I. Konstantin sikkesi.

Konstantin, İstanbul’u M.S. 330 yılında Roma’nın başkenti yapmış.

  1. Altınkapı (Yedikule) –  II. Teodosius sikkesi. 

Altınkapı, Roma döneminde zafer kazanan imparatorların kente girerken kullandıkları kapı.

Ayrıca II. Teodosius 7 yaşında tahta geçmiş.

  1. Ayasofya Müzesi / Cami (Ayasofya) –  Jüstinyen sikkesi. 

Jüstinyen, Ayasofya’yı inşa ettiren ve Nika isyanıyla yıkılan, harabe olan kenti yeniden inşa ettiren hükümdar. 

  1. i) Fatih Cami ii) Topkapı Sarayı – Fatih Sultan Mehmet sikkesi (1477’de basılan).

Buradaki vaka, Mimar Atik Sinan’ın elleri ve başının Fatih Sultan Mehmet tarafından kesilmesine benzer.

  1. Mimar Sinan Türbesi (Süleymaniye) –  Kanuni Sultan Süleyman sikkesi.

Mimar Sinan’ın eserlerine, eserlerin önemine vurgu yapılır. Süleymaniye vb.

  1. Atatürk Heykeli (Sarayburnu) – Türkiye Cumhuriyeti döneminde basılmış 1 Kuruş (1935). Ama 7. sırada olay yerinde sikke/para bulunmuyor.

İstanbul Hatırası nasıl yazıldı?

Patasana romanı ile Anadolu tarihinin farkına varınca, İstanbul’da yaşayan bir yazar olarak bir şehir romanı yazma isteği ortaya çıkmış. Patasana’dan sonraki romanlarda da (Kavim-Suryaniler, Beyoğlu Rapsodisi-bir semt, Bab-ı Esrar-Şems) tarihsel arka planları kullanmaya devam etmiş. 2000 yılında bu romanı yazma fikri oluşmuş ve sonra uzun zaman Ahmet Ümit kitap toplamış ve kafasındaki yerleri gezmiş. Bab-ı Esrar romanını bitirirken İstanbul Hatırası da kafasında neredeyse kristalize olmuş. Ardından çok yoğun bir okuma ve araştırma dönemi daha geçirmiş, uzman insanlarla bir araya gelmiş.

Karakterler

Başkomiser Nevzat: İlk defa 1998 yılında bir gazeteye hafta sonları yazdığı tefrikaların karakteri olarak ortaya çıkmış. İlk başkomiser Nevzat romanı ise Kavim. Hemen hemen tüm romanlarında yer alan Başkomiser Nevzat, İstanbul Hatırası’nda ana karakter, iç dünyasına dair daha çok şey anlatılmış. Sinemada Çetin Tekindor’un canlandırdığı 50’lerindeki yalnız Başkomiser Nevzat karakteri aslında iki sinema karakteri ve gerçek hayattan bir polisin karışımı olan kurmaca bir karakter. Kimlerin karışımı:

  1. 1970’lerde Adana emniyet müdürü olan Cevat Yurdakul,
  2. Yavuz Turgul’un “Muhsin Bey” filmindeki Şener Şen’in canlandırdığı Muhsin Bey. Eski İstanbullu, kaybetmiş gibi görünen ama değerlerini koruyan karakter,
  3. Atıf Yılmaz’ın “Ah Güzel İstanbul” filminde Sadri Alışık’ın canlandırdığı Haşmet İbriktaroğlu karakteri

Ahmet Ümit diyor ki: “Nevzat aslında benim yaşayamadığım pek çok şeyi yaşıyor, olumlu-olumsuz. Bir yazarın doğrudan kendini anlatması çok zor. Bunu yapabilen yazarlar zaman zaman Proust, Kafka. Kendini anlatmak dünyanın en zor şeyi. Fakat başka karakterler üzerinden kendinizi anlatabiliyorsunuz, biraz da karıştırıp anlatıyorsunuz. O yüzden Nevzat, benim duygularımı anlatan, bana yardımcı olan bir karakter. Çok sevdiğim bir karakter.”

Ahmet Ümit’in Başkomiser Nevzatla ilgili üç roman tasarısı var. 1) Bir tanesinde Nevzat’ın kızının ve karısının katilleri bulunacak. 2) Birinde Ali’nin hikâyesi, kimsesizler yurdunda büyüyen bir çocuk. 3) Bir de Zeynep’in eksen olduğu, Zeynep’in başından geçen macera. En az üç roman yazacakmış Ahmet Ümit.

  • Romanın kurmaca yazarı da Yekta. Romanın sonlarına doğru Başkomiser Nevzat, Yekta’nın evinde daktilosunda kağıtlar görüyor; burada yazanlar romanın içinde, bölüm başlarında İstanbul ile ilgili anlatılan tarihi hikayeler. Yani aslında bir nevi romanın yazarı, roman karakterlerinden biri.

Evgenia’nın Kurtuluş son durakta yer alan meyhanesi Tatavla (aynı zamanda Kurtuluş’un eski adı). Gerçekte bu meyhanenin sahibinin adı da Despina’ymış. Despina’dan esinle Evgenia ve Tatavla’yı oluşturmuş Ahmet Ümit. “Artık aramızda olmayan Madam Despina’ya saygıdan, onun ve mekânının adını kullanmadım. Ama Evgenia karakterini Madam Despina’dan esinlenerek seçtim.

Ahmet Ümit (1960 – )

Yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Ahmet Ümit için, babası iyiliğin ve merhametin, annesi ise zekanın ve yaratıcılığın temsilcisi. Ahmet Ümit, yazar olmasının kaynağı olarak annesi Fatma Hanım’ı gösteriyor. Aslında bir terzi olan, kitap okumayı seven ve çok iyi bir masal anlatıcısı olan Fatma Hanım, aynı zamanda çok kitap okur, okuduğu bu kitapları adeta yeniden yazarak etrafındakilere,  çıraklarına, çocuklarına ballandıra ballandıra anlatırmış. Ahmet Ümit’in dedesi 1930’larda masalcı tutmuş. Bu masalcı evde çocuk Fatma dahil herkese masal anlatırmış. Ayrıca annesinin babaannesi de masal anlatıcısıymış. Annesinin bu masal anlatma yeteneği bu şekilde gelişerek Ahmet Ümit’e de geçmiş. Yirmi iki yaşında yazmaya başlamış, yirmi dokuz yaşında şiir kitabı yayımlanmış.

Ahmet Ümit, polisiye yazdığının farkında olmadan polisiye yazdığını söylüyor. Tiyatro yönetmeni arkadaşı Ali Taygun, Ahmet Ümit’in Çıplak Ayaklıydı Gece adlı hikâye kitabını okuyunca, oradaki bir hikayeden yola çıkarak bunun bir polisiye öykü olduğunu ve muhakkak polisiyenin üzerine eğilmesi gerektiğini söyler. Ahmet Ümit önce polisiyenin küçük görüldüğünü düşünmüş. Araştırmalarından sonra polisiye tarihinin, ilk polisiye eser olarak bilinen Edgar Allen Poe’nun Morgue Sokağı Cinayetleri’nden (1841) çok daha öncesine, Tevrat’ta Habil’in öldürülmesine kadar gittiğini farketmiş.

II. Abdülhamit de polisiye hayranıymış. Hatta Sherlock Holmes’ün yazarı Arthur Conan Doyle’u İstanbul’a getirtmiş, ona Mecidiye nişanı verilmiş. Doyle, sarayı da romanlarına konu etmek istediğinde buna razı olmamış.

Aslında polisiye roman, İkinci Dünya Savaşı’na kadar edebi bir tür olarak bile kabul edilmiyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlar, özellikle Amerika’nın attığı nükleer bombalar, insanın her şeyi yapabilecek vahşilikte olduğunu ortaya koyuyor; kötülüğün insanla birlikte var olduğu fark ediliyor. Gerçekçilik edebiyata dönüyor ve polisiyeye yönelim başlıyor.

Polisiye, Ahmet Ümit için bir seçim değil, hayatın kendisi. Onun Sis ve Gece kitabı 1998 yılında yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye roman olmuş. Bugün 34 farklı dilde kitapları yayımlanıyor. “İnsanlar polisiyeyi, kendi içlerindeki karanlığa bakabildikleri için seviyor” diyor. Onun için önemli iki yazar var: Biri Shakespeare, diğeri Dostoyevski. Çünkü onların insan ruhunu çok iyi anlattığını düşünüyor. Ona göre gelmiş geçmiş en iyi polisiye roman yazarı Dostoyevski, en iyi polisiye roman ise Karamazov Kardeşler.

Nasıl yazıyor?

Bu toprakların kültürü, roman yazmak için çok iyi bir malzeme sunuyor bana. Ayrıca yazar kimliğimin ötesinde bir insan olarak çok heyecanlandırıyor. Ben bu kültüre ulaşmak ve yazmak için araştırıyorum, çok geziyorum. Sadece yazarak roman olmuyor bence. Anlattığım bölgelere gidiyorum. Bunların hepsi zevk veren, keyif veren, öğreten, hayatı renkli kılan, merak uyandıran tecrübeler. Romanlarım genelde böyle ortaya çıkıyor. Sonra bir fikir geldi diyelim,  yoğun bir okuma dönemi başlıyor.

Ahmet Ümit

Romanlarını yazarken mutlaka şiir okuyor ve her gün sabahtan itibaren yazmaya çalışıyor.

Beyoğlu’nda ofisinde yazıyor. Ofisi 100 yıllık bir bina, eski bir Rus general yaptırmış, duvarları çok kalın ve dışarıdan hiçbir ses gelmiyor. Asistanı yok, tek başına çalışıyor. 

25 yaşındayken yazdığı ilk öykü 40 dilde yayınlanıyor ama ilk kez yazar olduğunu hissettiği an, kendine “Ben yazarım” dediği kitap, 52 yaşındayken yayımladığı “Sultanı Öldürmek” ile olmuş.

Çoğu romanı İstanbul’da geçiyor, birkaç romanı dışında: Kar Kokusu (Moskova), Ninatta’nın Bileziği (Çorum), Patasana (Gaziantep), Bab-ı Esrar (Konya), Kavim (Mardin-İstanbul), Kayıp Tanrılar Ülkesi (Almanya).

Ahmet Ümit İstanbul için, “Bunca talan edilmesine rağmen İstanbul’dan daha güzel bir şehir görmedim. İstanbul’a vefa borcumu bu kitapla ödedim” diyor.

  • Eserlerinde en çok geçen sözcüklerin başında “kadim” ve “emektar” geliyor. Hem eskiye olan bağlılık ve eskinin bugüne olan etkisi hem de harcanan emek ve emeğin hakkının verilmesi. 

Polisiye ve Tarih

Ahmet Ümit’e göre, “Polisiyenin yöntemi ile tarihin yöntemi birbirine çok benziyor. Çünkü ikisi de aslında sisler arasında hakikati bulmaya çalışıyor. Polisiyede cinayet  işlenmiş, katil  yok…… hakikati bulmaya çalışıyorsun. Tarih açısından da bir uygarlık var. 1500-2000 yıl önce yaşamış. Kaybolmuş, yıkılmış. Niye yıkıldı bu diyorsun? Yöntem olarak aynı yöntem. ….. Yöntemleri birbirine benziyor ve çok yakışıyor.”

  • Pişmanlık duyduğu şeylerden biri: Bugünkü aklıyla geçmişte olsa Osmanlıca, Yunanca, Latinceyi mutlaka öğrenmek istermiş. “Ancak o zaman ülkemizin tarihini, geçmişini ve bugününü daha iyi anlayabiliriz” diyor.

Dan Brown’un yaptığı gibi okura roman aracığıyla tarih tezlerin sunulmasını doğru bulmuyorum. “Tarihin bu kısmı doğru, bu kısmı yanlış” demiyorum.… romanın belirsizliğin üzerinde yükseldiğine inanırım. Roman demokratiktir ve okura seçme hakkı verir. Öteki türlüsü kutsal kitap ya da bilimsel makale olur. Kutsal kitaplarda doğrular vardır, oysa edebiyatın doğrusu olmaz. Güneşin batışına bakınca, hepimiz farklı şeyler hissederiz.” Ahmet Ümit

Romanda Ahmet Ümit 🡪 kişi ve toplumların kötülüklerini göz önüne getirerek insanların bunlarla yüzleşmelerini ve hesaplaşmalarını sağlıyor. Bir nevi kötülük üzerinden iyinin ortaya çıkmasına imkan veriyor.

Edebiyatın asıl amacı, insan ruhunu anlamaktır. Üstelik iyi bir amaçtır, çünkü bunu hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Bu sayede, ölene kadar bizi oyalayacak bir uğraş sahibi oluruz… İstanbul Hatırası’nda da aslında şehri değil, insanı anlatıyorum. Çünkü şehirler ancak insanla birlikte var olabilir. İnsanların neden şehirleri icat ettiği sorusu, romanın asıl meselesidir ve ana kurgusunu oluşturur.”

Kitabın sonu: Kitabın sert bir finali var ve Ahmet Ümit kitabın sonunu ağlayarak yazmış. “İnsanı çok buran bir hikâyesi var. Ben orada kendimi Başkomiser Nevzat’ın yerine koyuyorum. Eşim okurken kaldırıp attı kitabı,… okuyamadı attı.”

Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar ve Elif Şafak’ın Aşk romanı benzerliği üzerine: Ben Elif Şafak’ın yerinde olsam, Aşkı yazmazdım. Yani şöyle belirteyim, eğer önce Aşk yazılmış olsaydı ve ben bunu bilseydim Bab-ı Esrar’ı yazmış olsam dahi yayımlamazdım. Elif Şafak’ı eleştirmek için bunu söylemiyorum.  Ahmet Ümit’in bu konudaki görüşlerini söylüyorum….. Yazılmış bir şeyi niye yazdı bilmiyorum. Ardından başkaları yazdı. Güzel bir şey oldu belki yazmaları.  Şems konuşuldu ve tartışıldı. Ben amacıma ulaştım.  Sanat ve edebiyat tarihçileri bunları anlattığında eğer vicdanlı insanlar ise bu noktayı atlamayacaklardır. Düşünün, siz bir buluş yapmışsınız, konuşuyoruz ve ben bunu öğreniyorum, aynı buluşu tekrardan ben buluyorum. Ben Elif Şafak’ın yerinde olsam yazmazdım ya da on yıl sonra yayımlardım. Kitabımın aynısı işte ne diyebilirim ki.”

Ahmet Ümit’in kafasında yer alan sıradaki kitabı (kitapları):  1*İstanbul’da bir cinayetle başlayan, 5. Başkomiser Nevzat romanında, Başkomiser Nevzat’ın öncesi yer alacak, karısı ve kızının katillerini bulacak ve bulurken de bugün Türkiye’nin çok önemli bir güncel sorununu da gündeme alacak. “Türkiye’de bugün çok önemli bir kriminal olay var. O kriminal olayı merkezine alacakA.Ü.  (Yeni bir B. Nevzat romanına başlamadan önce tüm B. Nevzat romanlarını okuyormuş) ve 2*aynı zamanda konusu İzmir Efes’te geçen bir romandan da bahsediyor (2023). Ahmet Ümit’in 2 yılda bir roman çıkardığı düşünülürse, yeni yazacağı roman 2024’te çıkabilir.

3*Bu Başkomiser Nevzat romanından sonra ise Ahmet Ümit, 14 yaşından 30 yaşına kadar geçen süreci irdeleyen; aynı zamanda yazar olma meselesini ve değişimi-dönüşümü de irdeleyen kapsamlı bir roman yazmak istiyor. 

  • İstanbul Hatırası’nın Netflix dizisi olması konuşulmuş. Kesinleşen bir senaryo, çekim vb. yok, bekliyor.
  • 2014’te Pera Palas, tarihinde ilk kez, yaşayan bir Türk yazarın ismini odasına verdi.  Bu yazar, Ahmet Ümit. Üstelik Agatha Christie’nin odası ile yan yana. Agatha Christie’nin kaldığı ve adının verildiği oda numarası 411. O odayla sırt sırta komşu olan 410 numaralı odaya ise Türk polisiye yazarı Ahmet Ümit’in ismi veriliyor.
  • Bir gün mutlaka kendi yazdığı bir eser için kamera arkasına geçmek ve yönetmek istiyor. Edebiyat dışında en sevdiği sanat dalı sinema. 

KAYNAKLAR

  • Ahmet Ümit (2020). İstanbul Meyhanelerinin Tarihinde Bir Yolculuk, İstanbul Life, Haziran, 96-101.
  • Ahmet Ümit Kuşadası’nda, 2 Ağustos 2023 https://www.youtube.com/watch?v=g8Dpy8uBy3s (Eylül 2023)
  • Akşam Sohbetleri, Ekotürk TV, 3 Ekim 2019 https://www.youtube.com/watch?v=nEDk1rakZpI (Eylül 2023)
  • Bambaşka Sohbetler (Ahmet Ümit), 2 Ocak 2023 https://www.youtube.com/watch?v=1EjnB5Mufm0 (Eylül 2023)
  • Burcu Yaman (2022). Umberto Eco Romanları ve Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası Romanı Arasındaki Metinlerarası İlişkilerin A Memento for İstanbul Çeviri Eserindeki İzdüşümü. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (Ö11), 658-672.
  • Buket Aydın’la Yüz Yüze (Ahmet Ümit) 11 Ekim 2022 https://www.youtube.com/watch?v=v6wV9ZEd6FE (Eylül 2023)
  • Cemil Yener (2022). Ahmet Ümit’in Romanlarına Yeni Tarihselci Bir Yaklaşım, Manisa Celal Bayar Üniversitesi S.B.E. Türk Dili ve Edebiyatı ABD, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Manisa.
  • Deniz’de Edebiyat Sohbetleri (Ahmet Ümit), 11 Ocak 2022 https://www.youtube.com/watch?v=jdmxA4htS5A   (Eylül 2023)
  • Dur Bir Dinle (Ahmet Ümit) – Yapımcı: Armağan Çağlayan, 2 Mart 2021.
  • Edebiyat Kokusu (Ahmet Ümit), Kaan Murat Yanık ile Söyleşi, 9 Ekim 2015 (Eylül 2023)
  • Irmak Zileli, Ahmet Ümit ile Söyleşi https://www.turkkitap.de/istanbul_hatirasi/id/939/13238 (Eylül 2023) 
  • Kahverengi Yol Panoları, İş Sanat https://www.youtube.com/watch?v=E0FosCICO6A  (Eylül 2023)
  • Kelimeler ve Şeyler, Polisiye Edebiyat, TRT2 (Eylül 2023)
  • Mesut Varlık (2023). Aşk Kaybetmenin Bilgeliğidir, İstanbul Life, Aralık-Mart,  58-61.
  • Miraç Zeynep Özkartal (2010). Yedi Günde Yedi Cinayet, Milliyet Gazetesi, 6 Haziran.
  • Murat Yetkin, Ahmet Ümit Söyleşi, 9 Haziran 2021 https://www.youtube.com/watch?v=l7sFpLCRZcQ (Eylül 2023)
  • Mustafa Aydemir (2012).Tarihsel Bir Polisiye Roman: İstanbul Hatırası, Turkish Studies, 7(3), 351-367.
  • Müge Moğol (2019). Ahmet Ümit Romancılığı, Aksaray Üniversitesi S.B.E. Türk Dili ve Edebiyatı A.B.D. Yayımlanmamış Y.L. Tezi, Aksaray.
  • Olga Dritsa (2017). Ahmet Ümit’in ve Petros Markaris’in Polisiye Romanlarında Sosyal Hayat, Yıldız Teknik Üniversitesi S.B.E. Türk Dili ve Edebiyatı A.B.D. Yayımlanmamış Y.L. Tezi, İstanbul.
  • Özer Sayın (2011). Ahmet Ümit Söyleşi, Notos, Aralık 2010/Ocak 2011, 14-21.
  • Sabri Doğan (2020). Ahmet Ümit’in Romanlarında Tarih ve Mit, Gaziantep Üniversitesi, S.B.E. Yeni Türk Edebiyatı A.B.D. Yayımlanmamış Y.L. Tezi, Gaziantep.
  • Saniye Denli (2014). Ahmet Ümit Söyleşi, Mesele,89, 22-26.
  • Seval Şahin – Didem Ardalı Büyükarman, Ahmet Ümit Çapraz Sorguda, Sanat Kritik, 14 Temmuz 2021 (Eylül 2023)
  • Sevgül Türkmenoğlu (2019). İstanbul’un Şehir Tarihine Ayna Tutan Bir Tarihî Polisiye: İstanbul Hatırası, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(4), 1072-1084.
  • Storybox, Ahmet Ümit’in Müthiş Hayat Hikayesi, 22 Aralık 2022 https://www.youtube.com/watch?v=uKQ7kzaCC7Y (Eylül, 2023)
  • Tevfik Çakır – Esin Gençtürk (2013). Edebiyat Benim İçin Bir Mutlu Olma Aracı ve Biçimidir, Türk Edebiyatı, Mart, 473, 28-34. 
  • Ümran Avcı (2010). Yedi Günde Yedi Cinayet, Habertürk, 15 Haziran.
  • Yazarlar Cevaplıyor: Ahmet Ümit, 7 Kasım 2019 https://www.youtube.com/watch?v=vY7GSLrI_1A (Eylül 2023)
  • http://leylanihaye.blogspot.com/2011/02/ahmet-umit-istanbul-hatirasi.html (Eylül, 2023)
  • https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/kulturel-mirasi-korumanin-hukuku-7006035 (Eylül 2023)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir